3 Haziran 2016 Cuma

Nerden geldik biz buraya?


Bir süredir düşünür dururum. 
Ne alaka bütün bu olanlar deyü.



Yav olay şimdi şöyle gelişti. Bir gün Karides'le oturuyorduk (kendisine böyle denmesinden hoşlanmaz ama koy götüne yine de). Malum müzik, doğa, yeşillik ve sohbet en sevdiğimiz 5 şeyden ikisi. Kanca var, o zamanlar yükseliş çağında, muhteşem yüzyılını yaşıyor.
Daha sonradan tabi evlendi, çoluktu çocuktu derken.. Eh yoruyor tabi insanı bir yerde, o da yaşlandı.
Gitarist de doktorluğa geri dönmüştür herhalde bu aralar, bilmiyorum. Neyse ot'uruyorduk yine bi' gün, "İnsan beyni tarafından üretilen düşünceler ve bu düşüncelerdeki boşluklar üzerine diyalektik bir çalışma" isimli sohbet konumuzdan ilerliyorduk. Tespit ettik ki, gerek düşüncede, gerekse düşüncenin gerçekleşmiş halinde, yani sözde boşluklar oluşuyor. En öküz tabiriyle: Cümleye başlıyon, sonuna geldiğinde nerden geldiğini unutuyorsun. Kovanın başında dönenler bilir. Kovanın dediysek, arı kovanı.. Sen ne sandın.
İşte azizim bu boşluklara çukur adını vermiş bulunduk. Bu durumun vuku bulmasına da çukura düşmek dedik. İlk başlarda, sebze yemeğinden sonra dişin arasına sıkışıp kalan ve çıkmamakta ısrarcı, çıkarmaya çalışınca da gecekondusunun yıkılmaması için "keserim çocuğumu" diye bağıran amcalar kadar acımasız olup dişi kanatan cinsten lanet bir yemek parçası gibi orada hep durduğunu düşündük. Biraz daha insani cümlelerle açıklamak gerekirse: Teorimize göre bu çukur, avını bekleyen bir örümçek gibiydi. Önce örüp, sonra çekiyordu adeta. Senin cümleye başlamanı bekleyip sonra ffhhhüüüppp diye yarısını hüpleten vakum gibi. Aklını alır adamın aklını.
Sonra biz bu teoriyi testetmek için birkaç sezon daha geçirdik kovanın başında. (Hala arı kovanından bahsediyormuyumbilmiyorumamasenanladınbenceonu.) Bir de baktık ki aslında çukur, diğer bütün çukurlar gibi bir amaca hizmet ediyordu. Ve kurallarını öğrenebilirsen aslında hizmet ettiği amacın da iyi olduğunu görebilirdin. Mesela bok çukuru. Olmasa çok kötü olurdu değil mi ? Öyle böyle değil. Hiç bir bokun yerin altına girmediği bir dünyada. 6 milyar insan günde sadece 1 kere sıçsa, metrekare başına çılgın bir bok miktarı düşerdi. Muazzam bir durum (karides'e selam). 
Bu bizim çukur da aynı. Mevzu da bazen boka sarabiliyordu. Boku çukura gömmezsen kokar, sıkıntı olur, ağzını kurutur yani adamın o biçim. Bu yüzden arada tak!
Düşünce çukura otomatik bir geçiş olur mevzular arası. galaksiler arası. salak si'ler arası. uluslararası telefon hattı gibi ordan oraya. Yanar yani.

Dur hele bi soluklanak.

Mevzuya dönelim.
Şimdi bu güzel çukurun, güzel bir amacı olduğuna hemfikir olduk mu? 
Kanca vardı bir de. 
Kanca sadece Kanca değildi artık, o bir kancaydı. Çukura düşünce seni çıkaran bir kanca, çukurun üstünde sallandıran, düşüşü kalkışı yumuşatan kanca. Diğer bir deyişle, güzel müzik.

İşte ordan geldik buraya. Ama mesela burdan oraya gitmek ister miydin deseler de yok demezdim hani.
İki türlü de güzel, iki türlü de bok. Bok her zaman var. İçimizde taşıdığımız en büyük değerdir bok, yaz bunu bir yere.
....

Bazı bazı damlar puşt gibi

O şezlongları çaldığımız
Muzu tuza bandığımız,
Cayır cayır yandığımız
Kafalar oy, kafalar.

Şimdi tuz gitti, muz kaldı
Şezlongun yerini honda aldı
Dikiz aynamdan bakıp derim
Lan kafamız iyi yandı.

2017 D.P.
Unutmayın lan!
***
**
*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder